SİNERJİTÜRK’ün Kurucusu Abdullah Raşit Gülhan: “Eğitim sorunu çözülmeden Türkiye’nin hiçbir sorunu çözülemez”
Abdullah Raşit Gülhan: “Amacımız Beyin Göçümüzü Beyin Gücümüze Dönüştürmek”
Çalışmalarına platform yapısında başladıklarını, 2012 yılında Vakıflaşarak çalışmalarını kurumsal bir yapıda sürdürdüklerini belirten Gülhan; 1994’ten itibaren çeşitli başarısızlıklardan alınan dersler ile SİNERJİTÜRK çalışmalarını başlattıklarını ve aradan geçen 11 yılda ülkemize önemli katkılar sağlamış olmanın mutluluğunu ve gururunu yaşadıklarını söyledi.
Arzu Kılıç
SİNERJİTÜRK ETKİN İŞ ve GÜÇ BİRLİĞİ VAKFI Türkiye’nin kalkınması çalışan bir Sivil Toplum Kuruluşu. SİNERJİTÜRK 2000 sonrası gelişen ARGE, Ortak çalışma, Teknoloji gibi kavramları içinde taşıyan, bu konularla ilgili kişileri bir araya getiren bir oluşum.
Vakıf için Türk Vatandaşı İş İnsanları, Türk Profesyonelleri ve Akademisyenleri arasında güçlü köprüler oluşturmayı ve Türkiye’nin hızla kalkınmasına katkı sağlamayı hedefleyen bir Sivil Toplum Kuruluşu diyebiliriz.
SİNERJİTÜRK’ün kurucusu Abdullah Raşit Gülhan ile Vakfın kuruluş hikâyesini, amacını ve bilişim sektörünü konuştuk.
Ankara Üniversitesi’nden 1983’te Fizik Mühendisi olarak mezun olan Gülhan, 2000’de Bakanlar Kurulu Kararı ve Cumhurbaşkanın onayı ile Telekomünikasyon Kurumunu kurmakla görevlendirilen Kurucu Kurul arasında yer aldı ve Kurumun ve Kurulun II. Başkanlığını yaptı. Birçok uluslararası kurum nezdinde Türkiye’yi Heyet üyesi, Heyet Başkan Yardımcısı, Heyet Başkanı olarak temsil etti.
2004’te ARG Danışmanlık Hizmetleri şirketini kurdu. Güney Kore Cumhuriyeti Haberleşme ve Bilişim Bakanlığına bağlı KİPA ajansının Türkiye ve Ortadoğu, Kafkaslar ve Balkanlardan sorumlu danışmanlığını 2005-2009 yılları arasında yaptı.
2008’de SİNERJİTÜRK ETKİN İŞ ve GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU’NU kurdu ve 2012’de bu Platformun SİNERJİTÜRK ETKİN İŞ ve GÜÇ BİRLİĞİ VAKFI adı ile Vakıflaşmasını sağladı. Halen, SİNERJİTÜRK Etkin İş ve Güç Birliği Vakfının Mütevelli Heyeti ve Yönetim Kurulu Başkanı ve VERASOFT Savunma ve Bilgi Teknolojileri Danışmanlık ve Ticaret Anonim Şirketinin Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yapmaktadır.
-Ülkemizin muasır medeniyetlerin üstünde bir seviyeye ulaşmasına katkı sağlamayı amaçlayan SinerjiTürk Vakfından kısaca bahseder misiniz?
Kısaca SİNERJİTÜRK’e giden yoldaki başarısızlıklarımdan bahsederek sorunuza cevap vermeye çalışayım.
1994 yılından itibaren çeşitli işbirliği zeminlerinin oluşması için çaba göstermiştim. İlk olarak, ben ve arkadaşlarım Birleşimiş Milletler Teşkilatının bir alt kuruluşu olan Uluslarası Teekomünikasyon Birliğinde (ITU) 1994 yılında oluşan yeni yapı çerçevesinde ülkemizdeki o dönemki ilgili tüm akademisyenler ile Kamu kuruluşlarının birlikte ITU Çalışma Gruplarına katılmasını sağlayacak ve böylece ülkemizde teknoloji üretmesinin önünü açacak bir yapılanma kurmaya çalıştık. Ankara’da gerçekleşen toplantıya çok geniş katılım olmasına rağmen finansman konusunu çözüm bulamadık ve başarılı olamadık.
Arkasından 1997 yıllarında Telsiz Genel Müdürlüğü’nde Şube Müdürü iken, PTT ARGE, NETAŞ, ASELSAN, KAREL gibi kuruluşlarımızın etkin katılımı ile Türkiye’de o zamana kadar olan ilk olan ETSI Türkiye Daimi İşbirliği Komitesini oluşturmaya ve ETSI içindeki Telekomünikasyon Standartlarının belirlenmesinde Türkiye’mizin daha etkin olmasına amaçladık. Bu çabamız da zamanın PTT Hukuk Müşavirliğinin verdiği olumsuz görüşle sonuçsuz kaldı, başarısızlığa uğradı.
2000 yılında Telekomünikasyon Kurumunun Kuruluşu ile görevlendirildim
Son olarak 2000 yılında Telekomünikasyon Kurumunun (BTK) kuruluşu ile görevlendirildiğimde BTK ve sektör tarafından finanse edilecek, BTK, Sektör ve Üniversitelerin tüm uluslararası standart çalışmalarına müşterek katılması ile Ülkemizin Teknoloji Üretme Yetkinliğini arttırmak ve ülkemizde üretilen ürünlerimizin kamunun da desteği ile daha iyi pazarlanmasını sağlayacak ABD’de USTTI, Kanada’da TEMIC ve Japonya JICA adlı kuruluşlara benzeyen ama oldukça önemli farkları ve üstünlükleri olan Türkiye Telekomünikasyon Politikaları Araştırma ve Geliştirme Vakfı isimli bir vakıf kurma çalışmamız Vakıflar yasasında yapılan bir değişiklik sonucunda gerçekleşemedi.
Bu başarısızlıklardan aldığımız ders ile bir platform olarak, SİNERJİTÜRK’ün 25 Nisan 2007 tarihinde Başbakanımız Sayın Binali YILDIRIM Beyefendi ile 35 iş adamı ve bürokratın bir araya geldikleri toplantıda kuruluş duyurumuzu gerçekleştirdik.
Türkiye’nin teknoloji üreten ülke olması, büyük önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ün veciz ifadesinde yer aldığı üzere ülkemizin “Muasır medeniyetlerin üstünde” yer almasına katkı sağlamayı hedefleyen SİNERJİTÜRK’ün felsefesi, amaç ve hedefleri bu yemekte katılımcılara aktarıldı. Sayın Başbakanımız Binali YILDIRIM Beyefendi başta olmak üzere toplantıya katılanların tümünün yakın ilgi ve desteği bu toplantıda ifade edildi.
Ülkemize önemli katkılar sağlamış olmanın mutluluğunu ve gururunu yaşıyoruz
İşte yukarıda ifade edilen 1994 yılından itibaren çeşitli başarısızlıklardan alınan dersler ve ilk önce 830 kişiye iletilen bir elektronik mektup ile SİNERJİTÜRK çalışmalarını başlattık. Aradan geçen 11 yılda ülkemize önemli katkılar sağlamış olmanın mutluluğunu ve gururunu yaşıyoruz.
Çalışmalarını 2012 yılına kadar Platform yapısı içinde sürdüren SİNERJİTÜRK; şeffaf, hesap verebilir kurumsal bir yapı ve hukuki kimlik kazanabilmek üzere vakıflaşma çalışmalarına başlatmıştır. Uzun ve titiz çalışmanın ardından 9 Kasım 2012 yılında Türkiye Cumhuriyeti Resmi yayınlanan Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü ilanı ile VAKIF statüsünü kazanmıştır. Vakfımızın tam ismi SİNERJİTÜRK Etkin iş ve Güç Birliği Vakfı’dır.
Vakfımızın amacı “Beyin Göçümüzü Beyin Gücümüze Dönüştürmek” motomuzdan da anlaşılacağı üzere yurt içinde ve dışında ileri teknoloji alanında çalışmalarını sürdüren Profesyonellerimiz, Akademisyenlerimiz, İş Kadınlarımız ve İş Adamlarımız ile Şirketlerimiz arasında işbirliği ortamı oluşturmak ve Türkiye’nin kalkınmasına, büyük önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından ifade edilen muasır medeniyetlerin üstünde bir seviyeye ülkemizin tüm beşeri kaynakları ile tüm işbirliği mekanizmaları ile katkı sağlamaktır.
Halen 94 ülkede 300 bin yurttaşımız ile ilişki içindeyiz ve ülkemizin kalkınmasına katkı sağlamayı hedefleyen bizim tarafımızdan yapılsın yapılmasın her girişimi her çabayı elimizden geldiğince destekliyoruz.
Çünkü SİNERJİTÜRK, olarak biz hiçbir arka planı ve düşüncesi olmayan Türkiye gönüllüsü bir kuruluşuz.
-Vakfın etkinlikleri ve ilgilendiği faaliyet alanları neler? Hangi sektörler için etkinlikler düzenliyorsunuz?
-Evet, SİNERJİTÜRK olarak etkinlikler düzenlesek de biz bir etkinlik düzenleme kuruluşu olmayıp, ülkemize fikirsel düzlemde, dünyadaki gelişmeleri yakından izleyerek katkı sağlamayı amaçlıyoruz. Bugüne kadar yurtiçinden ve yurtdışından kimseden hiçbir yardım almayan bir Vakıf olarak bazı maddi imkansızlıklar nedeni, ülkemizin gelişmesine çok katkı sağlayacak bazı projelerimizi tam olarak gerçekleştiremediğimizi itiraf etmeliyim.
SİNERJİTÜRK ETKİN İŞ ve GÜÇ BİRLİĞİ VAKFI; 8 ileri teknoloji alanında Türkiye’de ve yurtdışında çalışmakta olan Türkiye Cumhuriyeti Yurttaşı İş Adamları ve İş Kadınları, Türk Profesyonelleri ve Akademisyenleri arasında güçlü köprüler oluşturmayı ve Türkiye’mizin hızla kalkınmasına katkı sağlamayı hedefleyen bir Sivil Toplum Kuruluşu olarak halen ilgilendiğimizi daha önce belirtmiştim. Faaliyetlerimizi sürdürdüğümüz İleri Teknoloji Alanları:
- ENDÜSTRİYEL TASARIM,
- ENERJİ,
- GEMİ İNŞAA,
- NANOTEKNOLOJİ,
- OTOMOTİV,
- SAĞLIK TEKNOLOJİLERİ (Biyomedikal, İlaç, Tıbbi Cihaz, Biyoteknoloji, Hastahane ekipmanları v.b)
- SAVUNMA, HAVACILIK ve UZAY,
- TELEKOMÜNİKASYON-BİLİŞİM
olarak verilebilir. İleride bu konuların dışında yeni konuları ilgi alanımıza dahil edebilir veya bazı alanları çıkarabiliriz.
-Yeni proje veya çalışmalarınız var mı?
SİNERJİTÜRK olarak biz her zaman, ülkemizin kalkınmasına katkı sağlayacak birçok çabanın ya içindeyiz ya da destekleyenleri arasındayız.
Bu anlamda Sivil Uçak, enerji, sağlık birçok alanda çeşitli ARGE projelerini destekliyor hatta katkı da sağlıyoruz. Öte yandan ülkemizde üretilen özgün ürünlerin yurt dışı pazarlar başta daha fazla pazar payına sahip olmalarına katkılar oluşturmaya çalışıyoruz.
Ancak SİNERJİTÜRK VAKFI olarak ana hedefimiz, yurt içinde ve dışında bizim iletişim içinde olduğumuz tüm insanlarımızla birlikte ülkemizin daha hızlı kalkınmasına katkı sağlamak üzere;
- Türkiye İleri Teknoloji Strateji ve Araştırma Merkezini kurmak.
- İleri Teknoloji Türk Profesyonelleri Veri Tabanı oluşturmak.
- İleri Teknoloji Türk Şirketleri Veri Tabanı oluşturmak.
- İleri Teknoloji alanında Türkiye’de çalışan kamu ve özel profesyoneller ile yurtdışında yaşayan, çalışan Türk Profesyonelleri arasında 8 ayrı bölgede Yurtdışı Bölgesel İş Birliği Güçlendirme Etkinlikleri gerçekleştirmek.
- İleri Teknoloji Ar-Ge Personeli İstihdam Analizi ve ARGE Yetkinlik Envanteri adlı iki çalışmamızı gerçekleştirmek.
- Gençlerimizin özgüvenlerini olumlu katkı sağlamak üzere “BAŞARILI TÜRKLER SİZİNLE” belgesel tadında bir televizyon programı hazırlamak.
gelecek projelerimiz olarak sayabiliriz.
Bu alanlar dışında Tarım, Hayvancılık ve Orman Alanlarımızın geliştirilmesi ve kalitesinin arttırılmasına yönelik ülkemiz için, çevre için önemli konular hakkında da bazı çalışmalar ve projeler hazırlamaktayız.
-Ülkemiz dijital dönüşüm için her türlü politika ve stratejiyi oluşturmak amacıyla çalışmalar yürütüyor. Bilişim Türkiye için stratejik bir sektör. Siz sektörün genel durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’nin hızla kalkınmasında kaldıraç görevini görecek birinci sektör kesinlikle Bilişim Sektörüdür. Bu kesin ifadeyi 35 yıllık mesleki tecrübem 9.uncu, 10 uncu ve son Kalkınma Planı olan 11.inci Kalkınma Planlarının Özel İhtisas Komisyonlarının Raportörü veya Başkanı olmam nedenleri ile rahatlıkla kullanmaktayım. Genelde bilişim sektörünün ama özel olarak yazılım sektörünün göze çarpan en önemli özelliği; düşük yatırım maliyeti ile nitelikli ve sayıca yüksek istihdam oluşturması ve katma değeri yüksek ürünler üretilmesidir. Bunun yanında diğer sektörlerin tümünde verimlilik ve katma değer artışına sebep olması da Bilişim Sektörünün ülkelerin kalkınmasında hayati önemini ortaya koymaktadır.
Bilişim sektörünün tarihi için TBD’ nin tarihine bakmak yeterli olacak
Bilişim sektörünün tarihi için Türkiye Bilişim Derneği (TBD)’ nin tarihine bakmak yeterli olacaktır. 2018 yılı itibari ile 47 yıllık geçmişe sahip Derneğimizin kurucusu Prof. Dr. Aydın KÖKSAL Hocamızın isim babası olduğu Bilişim; günümüzde oldukça geniş alt dallara sahip önemli ve geniş kapsamlı bir sektör haline geldi. Bu nedenle sektörün tümüne değil de düşüncelerimizi sadece yazılım alanına odaklamak konuyu açıklamak için daha yararlı olacaktır.
Kalkınmanın en hızlı gerçekleştirileceği sektör bilişim ve yazılım
Yazılım alt alanında da çok fazla alt dal bulunmakla birlikte, yazılım en az yatırım ile en fazla katma değer yaratılabilecek alanların başında gelmekte. Bu bakımdan Türkiye gibi sermaye büyüklüğü az ve sermaye derinliği sığ olan ülkeler için kalkınmanın en hızlı gerçekleştirileceği sektör Bilişim ve yazılımdır.
Sektörün ne durumda olduğunun cevabı ancak karşılaştırma ile verilebilir. Önce bir zaman aralığı içinde kendi durumumuzu ve sonra yine aynı zaman aralığı içinde rakiplerimizin durumunu görmemiz bize sektörümüzün ne durumda olduğunu net olarak ortaya koyacaktır.
Sorunuz üzerine TÜBİSAD verilerine göre hazırladığım iki grafikle katkı sağlamaya çalışayım. Görüleceği üzere BİT Sektörünün aslında büyümediği görülmektedir. Bu verilerin içinden Bilişim sektörüne özel olarak bakıldığında da durum hemen hemen hiç değişmemektedir.
Bu yıllar arasında Bilişim sektöründe ortalama büyüme sadece %1,2 olmuştur. Yurtdı-da örneğin OECD ülkelerinde ortalama %6 büyüyen sektör ile karşılaştırıldığında ülkemiz ile gelişmiş ülkeler ile aramızdaki farkın daha da açılmaktadır. 2010-2015 yılları arasında komşumuz Bulgaristan’da Bilişim sektörü büyüme ortalaması %3,64 dür. Diğer ülkelerin atılımlarını incelersek, yerimizde saydığımızı değil geriye doğru gittiğimizi söylemek yanlış olmayacaktır.
Bu nedenle hem telekomünikasyon alanında teşviklerin ve hem de Bilişim alanında düzenleme, denetleme çabalarının akılcı, bilimsel yaklaşımlar ile sektörün gerçeklerine uygun şekilde tekrar ele alınması, sonuç ve hedef odaklı olması gerekmektedir.
Bilişim hizmet hem de yazılım alanında ihracat artışı mutluluk verici
Bununla birlikte sektörde ümit verici gelişmeler görülmektedir. Öncelikle hem bilişim hizmet hem de yazılım alanında ihracat artışı mutluluk vericidir. Ayrıca çok önemli olan küresel oyun endüstrisi alanında da ülkemizde sevindirici gelişmeler olmaktadır. 2016 yılı itibariyle oyun endüstrisi 100 milyar ABD$ ciroya sahiptir. Tüm dünyada 2 milyarı geçen oyuncu sayısı, giderek daha da büyümekte ve çeşitlenmektedir.
Türkiye’de oyun endüstrisi 2000’li yılların başından itibaren yeşermeye başlamış ve özellikle mobil ve diğer dijital dağıtım platformlarının yaygınlaşması ile önemli potansiyel olmuştur. 2015 yılında 464 milyon ABD$ pazar değerinden bahsedilirken, 2017 yılı Ekim ayı itibariyle Türkiye 747 milyon ABD$ ciro ile dünya sıralamasında 18. sırada gösterilmektedir.
10 yıldır 10.000 ABD$ sarmalında kalmak, diğer sektörlerle birlikte BİT sektörünün büyümesini etkilemektedir. Bugün dünyadaki kalkınmanın itici güçlerinden biri olan BİT sektörü, Türkiye’nin hızlı kalkınmasında da rol alacak en güçlü sektördür.
Bilişim sektörünü geliştirmek üzere Almanya, İrlanda Çin, İsrail, Güney Kore, Finlandiya ve hatta Bulgaristan gibi ülkelerin doğru politika ve stratejiler ile aldıkları tedbirler ülkemiz için de yol gösterici olmalıdır.
Bilişim sektörünü Telekomünikasyon sektöründen ayrı düşünmemek gerekir. Yakınsamanın etkisi ile bir sektörde meydana gelen aksama diğer sektörü de etkilemektedir. Şehir altyapılarının sorunları, belediyelerin çeşitli uygulamaları ve telekomünikasyon şirketlerinin dramatik olarak küçülen ciro ve karlılıkları fiber optik altyapısının yaygınlaşmasının ve kapasitesinin yeterince artmasını engellemektedir. Halen en az 1 Milyon Km daha Fiber optik kabloya ihtiyaç duymaktayız. Bu alanda yeterli yatırım yapılmaması bilişim sektörü ile ilerde devreye girecek 5G Haberleşme Teknolojilerinin gelişmesini de engelleyecek niteliktedir.
Ülkemizin hızla kalkınması bütüncül yaklaşım ve politikaları, doğru strateji ve eylem planlarını hayata geçirmekten ve tavizsiz uygulayabilmekten geçecektir.
-Ülkemizin hızla kalkınması için Bilişim alanında öncelikli olarak hangi reformlar yapılmalı?
Bilişim ve telekomünikasyonun yakınsama ile et ve tırnak gibi olduğundan, birisini olumsuz etkileyen bir etmenin diğerini de mutlaka aynı şeklide ve kimi zamanda daha fazla bir oranda etkilemektedir.
Günümüzde Akıllı Şehirleri, Siber Güvenliği, Oyun Teknolojilerini, Arttırılmış Gerçekliği, Sanayi 4.0’ı, Yazılım Tanımlı Ağlar Ve Sanallaştırma Teknolojileri, Bulut Teknolojisi, Kayıt Zinciri (Blockchain) ve burada daha fazla yazmaya gerek duymadığım yeni teknolojik gelişmelerden bahsediyoruz.
Eğitim sorununu halletmeden hiçbir şey çözülemez
Doğru bir tespit yaparak başlayalım. Bu teknolojileri, uygulamaların ilk bulucusu biz değiliz. Peki Neden?
Bu sorunun cevabı eğitimdir. Eğitim sorundur. Eğitim sorununu hal etmeden hiçbir şey çözülemez. Bazı konuşmalarımda örnek veririm. Salata, yeşillik kurutucular var. Çok basit hepimizin ortaokuldan beri bildiğimiz merkezkaç kuvveti veya santrifüj etkisi kullanılıyor. Bunu 2002 yılında 3 kişi (Dov Z. Glucksman, Laura J. Nickerson, Gary P. McGonagle) bulmuş. Eğer düşünmek konusunda eğitilmiyor, sadece öğreniyorsanız çok güzel ezberci olursunuz ama öğrendiklerinizi yeni bir şeye uygulamakta çok zorluk çekersiniz. Bu nedenle eğitim sorunu çözülmeden biz sadece takipçi oluruz ve Türkiye’nin hiçbir sorunu çözülemez.
-Bilişimin ve dijital dönüşümün en büyük sermayesi insan. Dijital hayatta gerçek anlamda nitelikli insana daha çok ihtiyacımız olacak. Dijital dönüşüm için insanlarımızı nasıl eğitebiliriz?
Kesinlikle bilişim geleceğin alanı. Gelişmiş bilişim ve bilgi teknolojileri alt yapısını oluşturacak iki önemi unsur var. Birisi sizin sorunuzda da yer alan insan veya bir başka ifade ile beyin gücünüz. Bir diğeri ise gelişmiş telekomünikasyon alt yapısı geniş bant uygulamaları.
Biraz önceki soruda insan kaynağı sorununa ve çözüm olarak da eğitimin önemine bir miktar değindim.
Burada bunun nasıl olacağı konusunda düşüncelerimi paylaşayım. Öncelikle iyi bilişimci değil, iyi ve dürüst insana odaklanmalıyız.
Dünyadaki en iyi eğitim örnekleri incelenmeli. Bu konuda şanslıyız oldukça rağbet gören belirli seviyeler için bir PISA raporu var. PISA sonuçları kimlerin hangi alanlarda iyi olduğunu bize gösteriyor.
Düşünmeyi, sorgulamayı öğretmeliyiz
Geçmişte yaptığımız çok güzel ve önemli çabalar var. Büyük önder Atatürk’ün döneminde, daha cumhuriyet kurulmadan ilk Milli Eğitim Şurası 1921 de düzenlenmişiz. Şu öngörüye, insana verilen öneme bakın. Yeni bir Milli Eğitim Şurası düzenlemeliyiz. Bu bir günlük iki günlük bir şura olmamalı. Belki bir yıllık bir çalışma olmalı. Bu Milli Eğitim Şurasına yurt dışından kreş öğretmenleri, ilkokul, orta okul lise öğretmenleri ve akademisyenler de gelmeli ve ülkemiz için en iyi sistemi ortak akılla oluşturmalıyız. Çok dolu ve güncel müfredat hazırlamalıyız. Fen, matematik eğitimine önem vermeliyiz. Düşünmeyi, sorgulamayı öğretmeliyiz. Bu konuya Türkiye için her konuda olduğu gibi SİNERJİTÜRK olarak istendiği takdirde en güçlü desteği sağlamaktan onur duyarız.
Meslek Liseleri, Meslek Yüksek Liseleri yeniden yapılandırılmalı ve buralardan mezun olanların özlük hakları iyileştirilmeli.
Son olarak gençlerimizi eğitecek öğretmenlerin de ele alınması gerektiğini söylemeliyim. Bu eğitimleri verebilecek kalite ve kalifikasyonda öğretmene ihtiyacımız var. Halen kendi alanında ortalama olarak 100 sorudan 25’ini yapan bir öğretmen kadromuz olduğu söyleniyor. Bu demektir ki 25’den az yapanlar da var. Bu öğretmen kadrosu ile gelecek inşa edilemez. Ben mühendisim, Fizik Mühendisiyim. Bir bakıma sorunu analiz etmek ve çözüm bulmak demektir mühendislik.
Benim çözümüm şu. Uygulama kararı verilmesinden itibaren 5 yıl sonra Öğretmen maaşları bugünkü maaşların en az 3 katına çıkarılmalıdır. Böylece iyi öğrencilerin öğretmenlik mesleğini tercih etmesi sağlanır. Denebilir ki 3 kat maaş için kaynağı nereden bulacaksın. Kaynağın sorunu olmayacağına inanıyorum. Ama gerekiyor ise her konudaki yatırımı keselim, sadece eğitime yatırım yapalım diye cevap verebilirim. İyi Eğitimciniz yoksa iyi öğrenci yetiştirmeniz mümkün olamayacak ve Türkiye’nin eğitimde kalite sorunu çözülmemiş olacak, biz önümüzdeki yıllarda da çözüm aramaya devam edeceğiz. Bu arada diğer ülkeler bizimle arasını açacak ve artık bu farkı kapatmamız mümkün olamayacağından geri kalmış ülke olacağız. Bu, bu kadar net. Eğitim sorunu çözülürse bilişim alanında da diğer alanlarda da yetkin ve iyi yetişmiş insan kaynağına sahip olur ve geleceğe güvenle bakabiliriz.
-Gelecek sizsiniz söyleminin kolaylığına kapılmadan bugünün gençlerine neler söylemek istersiniz?
Bu çok zor bir soru. Gerçekten gelecek gençlerde. Mustafa Kemal Atatürk’te “Ey yükselen yeni nesil! Gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve devam ettirecek sizsiniz.” demiyor mu? Bu cümlede biraz durmakta yarar var. Atatürk gibi bir deha sözlere gerçek anlamlar yükleyerek seçmiş. Ne diyor onu yükseltecek. Cumhuriyete sahip çıkacaksınız, boşuna kürek çekmeyecek diğer sözünde olduğu gibi önce ÇALIŞACAK sonra ÖVÜNECEKSİNİZ.
Biz güzel bir ülkede büyük ve onurlu bir tarihe sahip olan bir milletin bireyi olarak dünyaya gelmişiz. Bu bir şans ve ayrıcalık olarak görülebilir. Ancak, çalışmak, önce ailemize, sonra ülkemize ve en sonunda da insanlığa katkı sağlayacak çalışmalar içinde olmalıyız. Yapılacak tüm iyi niyetli çalışmalar bizlere kişisel olarak da yararlar sağlayacaktır.
Ben her hangi bir kimseye ders verebilecek hakkımın olmadığını düşünüyorum. Ama ben kendi ilkelerimi; iyi niyetli ve dürüst olmak, başkalarının hakkını yememek, kendi menfaatlerimi önceliğe almadan toplum için değer üretmeye çalışmak olarak ifade edebilirim. Bu son söylediğimin yanlış anlaşılmasını istemem. Ben dervişler gibi bir hırka, bir dilim ekmek gibi bir felsefeyi önermiyorum. Kendim için ailem ve çocuklarımın geleceği için çalışıyor ve para kazanıyorum. Ancak toplumun zarar göreceği bir konu benim için kazanç kapısı olamaz. Benim önceliklerim içinde yer alamaz demek istedim.
Son olarak Türkiye’nin en eski, en köklü ve Bilişim kelimesinin dünyadaki ilk kullanıldığı Türkiye Bilişim Derneğimizin Dergisinde bana yer verdiğiniz düşüncelerimi alma fırsatı ve şansını verdiğiniz için Dernek Yönetim Kuruluna ve Bilişim Dergisi Yönetimine şükranlarımı arz ediyorum.