Büyük Birader’in (Big Brother) Gizli Güncesi ve Gözetim Toplumu

Giriş

Bu yazıda derin internette bulduğumuz bir günceden yola çıkarak bilişim teknolojileri kullanımının gözetim toplumuna etkilerini inceleyeceğiz. Günceyi George Orwell’in “1984” romanının (1) kötü kahramanlarından biri olan Büyük Birader’in tuttuğunu düşünüyoruz. Gözetim toplumunun özelliklerini incelerken sık sık bu günceden yararlanıp bölümler paylaşacağız. Söz konusu güncenin kişisel bilgi olsa da tarihe ve edebiyata mal olmuş bir kişi tarafından yazıldığı için yayımlanmasında bir sakınca görmüyoruz. Ayrıca sonuç bölümünde bu güncenin kimin olduğu tartışılacaktır.

Okuyacağınız yazı üç bölümden oluşuyor. Birinci bölümde “1984” romanının gözetim yönünden özeti, ikinci bölümde gözetim toplumu ve özellikleri, son bölümdeyse “1984” romanındaki gözetim ögeleri, Büyük Birader’in güncesinden bölümler ve günümüzde bu yöntemleri çağrıştıran gelişmeler sıralanacaktır.

  1. Distopya ve “1984”

Bilindiği gibi George Orwel’in “1984” romanı bir distopya. Ütopya, “gerçekleştirilmesi olanaksız tasarı ya da düşünce, hayal” diye tanımlanırken distopya “kötü, hastalıklı, olunması istenmeyen bir yer ve durum” olarak tanımlanır. Orwell, II. Dünya Savaşı sonrası 1948 yılında yayımlanan yapıtında Nazi Almanyası, kapitalizm ve komünizm üzerindeki düşüncelerinin karışımından tek adamlı ve tek partili bir yönetim şekli oluşturur.

Orwell, daha 1946 yılında yazacağı bu kitap için şöyle der: “Geçtigimiz on yıl boyunca en çok yapmak istediğim şey politik yazıyı bir sanata dönüştürmektir. Çünkü ifşa etmek istediğim bazı yalanlar, dikkat çekmek istediğim bazı gerçekler var.” (2)

  1. “1984” Romanının Konusu

Roman, sistemden kuşkulanan Winston Smith ve kız arkadaşı Julia’nın kendileri gibi olanları ararken yakalanmalarını, direniş ve düşüncelerinin türlü işkence yöntemleriyle yok edilmesini anlatır. Bu süreçte Okyanusya yöneticilerinin bakış açılarını ve yönetmek için kullandıkları yöntemleri öğreniriz.

Romanda Okyanusya devletinde yaşayanları küçük bir bürokrat grup ve onları temsil eden “Büyük Birader” ya da “Big Brother” yönetir. Dünyada üç büyük devlet vardır: Okyanusya, Avrasya ve Doğuasya. Birbirleriyle kıyasıya savaş halinde olan bu ülkeler totaliter rejimlerle yönetilmektedir. Özgürlükler kaldırılmış, ahlâki ve insani duygular yok edilmiş, düşünme ve düşündüğünü söyleme yasaklanmıştır. Ölümler ve işkencelerle korku imparatorluğu kurulmuştur. Okyanusya’da üç sınıf insan yaşar: Büyük Birader’in partisinin beyin takımı olan İç Parti üyeleri, toplumun orta sınıfını oluşturan ve sürekli olarak partinin denetimi altında yaşayan Dış Parti üyeleri ve nüfusun çoğunluğunu oluşturan işçi Proleterler. Okyanusya’nın en üst yöneticisi Büyük Birader, ileri görüşlü, her yaptığı doğru ve tartışmasız kabul edilmesi gereken biridir. Bürokrasi dört bakanlık üzerine kurulmuştur ve en büyük amaç toplumu denetlemek için propaganda ve gözetim işleridir. Partiye ve onun ilkelerine tam bir bağımlılık göstermeyen yurttaşların bir an önce belirlenmesi ve cezalandırılması otoritenin varlığını sürdürmesinin bir aracısı olarak görülür. Düşünmek suçtur ve düşünen cezalandırılır. Kimse kimseye güvenmez. Okyanusya’da herkes yalnızdır.

  1. Okyanusya’da Toplum Mühendisliği

Okyanusya’da Parti toplum mühendisliğinden yararlanır ve toplumu köle bireylerden oluşacak şekilde biçimlendirir. Bu uğurda şiddet, baskı, işkence, duygusuzlaştırma, tele-ekranlar, düşünce polisi, basın, yayın, sinema, tiyatro, radyo, eğitim sistemi, dilde indirgeme ya da yoksullaşma gibi araçlar ve yöntemler kullanılır. Sistemi insanların bilinçaltına işlemek için sokaklar “Büyük Biraderin Gözü Üstünde” yazan posterlerle “süslenmiştir”.

Parti’nin en önemli görevlerinden biri düzeni bozmaya yeltenenleri ortaya çıkarmak, onların içindeki insanlık özünü çürüterek yok etmek ve sonunda “buharlaştırmaktır”. Bu yüzden toplum Büyük Birader hayrına en yüksek derecede denetlenir. Okyanusya bir gözetim toplumudur.

  1. Gözetim Toplumu
  1. Tarihte Gözetim

Tarihsel süreçte nüfus sayımı, tapu ve kadastro kaydı ve soyadı kullanımı; vergi toplamak, asker sayısını ve mülkiyet sahiplerini belirlemek için yapılmış. İlk nüfus sayımı Çin’de, M.Ö. 3050’de düzenlenmiş. Sümerler, Mısırlılar (M.Ö. 2750), Hintliler, Antik Yunan ve Romalılar da nüfus sayımı yapmış. Bu sayımlarda vergi toplamak için evler, asker sayısı belirlemek için de erkekler sayılmış. Sayım sonuçları, yönetimi kolaylaştırmakla birlikte toplumu denetlemek ve gözetim altında tutmak için de kullanılmış. Soyadı kullanma zorunluluğu, mülkiyetin kuşaktan kuşağa aktarılması için başvurulan bir başka gözetim şeklidir. Böylece devlet, bireyler üstünden taşınmazların ve bundan dolayı oluşan vergilerin hesabını yapmış (3).

  1. Neden İktidarlar Gözetim Yapmak İster

Her iktidar bilgiye gereksinim duyar. Çünkü bilgi, iktidara meşruluk ve etkinlik kazandırır. Bilgiye sahip olmak iktidar olmaktır. Bir nesneyi, bireyi ya da bireylerden oluşan toplumu kontrol etmek öncelikle onu iyi tanımaktan geçer. Bunun için de yönetenler ellerindeki tüm olanaklarla toplumu gözetlerler (4).

“Türkiye’de Dijital Gözetim T.C. Kimlik Numarasından E-Kimlik Kartlarına Yurttaşın Sayısal Bedenlenişi” (5) adlı e-kitapta moderleşmenin topluma getirdiği riskler iki toplumbilimcinin karşıt görüşleri üzerinden tartışılmış. Toplumbilimci Ulrich Beck’e göre, toplumsal yapı, modernleşmenin beraberinde getirdiği risklerle varlığını sürdürmektedir. Modern toplum, kendi ürettigi riskleri tartışma, önleme ve yönetmeyle giderek daha fazla meşgul olmaktadır. Dolayısıyla Beck, modern topluma risk toplumu demektedir. Beck, potansiyel tehlike ve tehditlerin modernleşme sürecinde büyük bir ölçekte ortaya çıktığını ve “normatif bir emniyet kaybı ve güven yitimi”ne yol açan risklerin, deneyimlenmiş olsun olmasın ütopyaların nesnel olarak değişmiş negatif imgeleri olduğunu söylemektedir. Beck için riskler tıpkı “saatli bomba” gibidir. Her an patlama olasılığı yüzünden toplumu teyakkuzda tutmaktadır. Dolayısıyla risk toplumunda “olağanüstü” olarak nitelendirilebilecek olay ve durumlar “normalleşmekte”dir. Suç artık modern yaşamın sıradan bir parçasıdır. Bunun sonucunda, “suç korkusu” kalıcı bir şekilde var olmaya başlamış ve suçu engellemek gündelik yaşamın düzenleyici ilkesi hâline gelmiştir. Toplumbilimci Anthony Giddens’e göreyse riskler eskiden beri toplumları etkilemekte ve değişimlere önayak olmaktadır. Bu yüzden çok da tehlikeli değildir. İnsanlar geleceği denetlemek ister ve risk de bu istek ve özlemle yakından ilgilidir. Giddens, risklerin seçenekleri artırdığını söyler. Kısacası Giddens’a göre risk yönetimi olumlu sonuçları da beraberinde getirir.

  1. Michel Foucault’nun Gözetim Toplumu Yaklaşımı

Panoptikon, İngiliz düşünür ve toplum kuramcısı Jeremy Bentham’ın 1785 yılında tasarlamış olduğu tutukevidir. Sözcük anlamı olarak panoptikon “bütünü gözlemlemek” anlamına gelir. Panoptikon’un tasarımını Fransız düşünür Foucault gözetim konusunu anlatmak için kullanmıştır. Bu tasarımda tutukevinde hücreler bir çember oluşturacak şekilde dizilmiştir. Hücrelerin ortasında büyük bir kule vardır. Bu kuledeki gardiyan tarafından tutuklular gözetlenmektedir. Tutuklular gardiyanın bu gözetleme kulesinde bulunup bulunmadığını bilmemektedirler. Bundan dolayı tutuklular gözetlenme olasılığına karşılık kendilerini denetler ve ölçülü davranırlar. Panoptikon’un en büyük etkisi bu “görünmemezlik” ve “bilinmemezlik” durumundan ortaya çıkar. Amaç, tutukluya iktidarın varlığını sürekli olarak hissettirmektir. Bu durumdan yola çıkarak Foucault, gözetim kavramını modern ve postmodern toplumlarda iktidarın en büyük silahı ve yönetmekte olduğu halkı kontrol etme aracı olduğunu söylemiştir. “Panoptikon’daki bu görünmez iktidarı toplumun en küçük birimlerine kadar her yerde görebiliriz”, der Foucault (5).

  1. Karşılaştırmalar
  1. Gözetim
  1. “1984”de Gözetim Yöntemleri

Romanda gözetleme ve dinleme için bazen çevrimiçi de olabilen tele-ekranlar kullanılmaktadır. Düşünce polisi halkı yakından izlemektedir. Yönetici Büyük Birader’in sesi, haberleri medya araçlarında yer almakta, posterleri sokaklara asılmakta ve sürekli bir yönetim gözetimi algısı yaratılmaktadır. Toplu sporlar, nefret saatleri, toplu geçitler, konuşulan Yeni Söylem dili hep bu gözetim algısının bir parçasıdır.

  1. Güncenin Gözetimle İlgili Bölümünden…

            “Sabah saat 07.30. Kahvaltımı kaçak çayla yaptım. Doğuasya’dan dün geldi çay. Zihin açıyor. Sekreter Z. de içiyor. Bal tutan parmağını yalarmış. Bu günceyi gizli yazıyorum. Başkasına yasak. Ama ben Büyük Biraderim. Birader yazabilir, değil mi? Goldstein’i yazan bunu da yazar. Şimdi şöyle bir şey var. Ben herkesi izlemeli miyim? Tele-ekranları geliştirmek gerek. Yeterince iyi izleme yapamıyoruz. Örnek Winston Smith. “Her şeyi biliyorum”, diyor O’Brien, ama palavra. O’Brien’in palavrası. Şom ağızlı. Şöyle bir şey olsa: Her an insanları izlesek. 2000 yılına 16 yıl var ve bu Avrasyalılar da, Doğuasyalılar da iyi çalışıyorlar. Her yer benim dinleme aletlerimle dolmalı. Telefonlar gezgin olmalı. Ah ah eskiden bir kaynanam vardı! İyi limonlu kek yapardı. Herkesin bir cebine böyle aletlerden koymalı. Adını sonra bulurum. Bize bir bakanlık gerek. Yeni bir bakanlık. Bilişim Bakanlığı. Bilbak olur kısa adı. Bu yeni bakanlık ve Gerbakçılar yani Gerçek Bakanlığı çalışanları her yeri kameralarla donatmalı. Bir de kamera görüş alanının dışında olanları saptamalı. Sonra başa bela açar bunlar… Şu da var. Neden herkes herkesi izlemesin? Aklımda deli sorular… Neden daktilolar, masalar veya giysiler hatta şu satırları yazdığım kalemler insanları izlemesin? Çok mu uçtum? Birazdan Avrasya’dan gelen bir heyeti kabul edeceğim. Umarım uzo da getirmişlerdir. Bugün ayın kaçıydı? 8 Nisan mı?”

  1. Güncel Gözetim Durumu (2021)

Bugün neredeyse bütün kamusal alanlarda (hastanelerde, tutukevlerinde, okulda, hatta evlerimizde), yollarda (mobese kameraları), alışveriş merkezlerinde, fabrikalarda, iş yerlerinde (iş gözetimi ve denetimi amaçlı), spor alanlarında, kreşlerde, askeri amaçlarla keyfe keder her yerde (uzay dahil) güvenlik kameraları bulunmaktadır. Cep telefonlarımızın, akıllı giysilerimizin yaydığı sinyallerle konumlarımız uydular tarafından her an saptanabilmekte, sosyal medya yayınlarıyla, e-posta, e-sohbet yazılımlarıyla kayıt altına alınan telefon görüşmeleriyle ve tüm internet hareketlerimizle bilgilerimiz, iletişimlerimiz kısaca verilerimiz otomatik olarak kaydedilmektedir. Bunun dışında akıllı cihazlar için insan da bir nesnedir. Kendi kendine çalışan bütün akıllı cihazlar (e-giysiler, özerk arabalar ve elektronik cihazlar) internet üstünden bizimle iletişim kurmakta ve bize hizmet vermek için kaydımızı tutmaktadır. İnsan günümüzde “özne”likten “nesne”liğe rütbe düşmüştür.

  1. Gözetim Toplumunda Kimlik (Profil) Belirlemek
  1. “1984”de Kimlik (Profil) Oluşturma

Okyanusya’da gizlice izleme ve dinleme yoluyla davranış, söz ve mimikler bağlamında bir kimlikleştirme yapıldığı anlaşılmaktadır. Parti aleyhine olan davranış, söz ve mimikler Düşünce polisi tarafından saptandığında o kişi daha yakından izlenmekte ve düzenler kurularak suç işlemeye teşvik edilmektedir. Düşünce daha doğrusu “muhalifliklik” suçu işlerken yakalanan kişi de sorgu ve “düzeltme” çalışmalarıyla bir partisever haline getirilmekte ve “buharlaştırılana kadar” toplum içinde yaşamaktadır. Sorgu sırasında işkence, psikolojik baskı, şok terapisi, hipnoz gibi yöntemler kullanılmaktadır.

  1. Güncenin Kimlikleştirilmeyle İlgili Bölümlerinden…

            “Öğle yemeği sonrası. Akşama İç Parti’den bayan Y. arabaşı çorbası getirecek. Bu bayan Y. kafamı kurcalıyor. Bu eski tarifi nereden bulmuş. Hep bir şey bulup getiriyor. Arıyor ve buluyor. Proleterler ‘iyi kaynak’ diyor. Nerede arıyor, nasıl arıyor? Zafer Meydanı’nda bir seyyar satıcı varmış. Bizde seyyar satıcılar mı varmış? Adam emekli düşünce polisiymiş. Breh brehh! İhanet kokusu alıyorum. Parfümü kötü kokuyor. Herkesi ben mi izleyeceğim. O kadar iş var, bir de düşünce polisliği. Bir kadını en iyi tanıma yolu onun ne aradığını bilmekten geçer. Bayan Y.’yi arkadaşlarına sormalı. Onlara neler almış da vermiş? Aaaaa! Şimdi buldum! İnsanların neler aradığını öğrenirsem onların kim olduğunu da öğrenebilirim. ‘Pahalı zevkler arayanın alım gücü vardır’ gibisinden sonuçlar çıkarabilirim. Herkes merak ettiğini aramaz mı? Merak, bir insanın deniz feneri! Beş Ağustos’u Merak Bayramı ilan edeyim de görsünler. İnsanlar sesli olarak neleri merak ettiklerini söylesinler. Yazsınlar. En etkileyici meraka ödül verelim. Böylece meraklarını kendi istekleriyle söylemiş de olurlar. Baskısız! Polis ve muhbir sayısı da azalır. Bütçe kötü. Maymun bağırsağında fermente olmuş bir kahve içeceğim. Doğuasya genel sekreteri göndermiş üç koli. Tadı güzel. Nerede kalmıştım, böylece Winston ve Julia gibiler Kardeşlik Örgütünü merak ettiği anda tepelerine bineriz. Uğraşmayız.”

  1. Güncel Durum, Gözetim ve Kapitalizmin Gözde Şirketi Google

“Gözetleme Kapitalizm Çağı” adlı kitabında (6) Shoshana Zuboff, Google’ın Gözetleme kapitalizmine geçişte çok önemli bir rol oynadığını yazıyor. Yazar, bunun kapitalizmin gelişiminde Ford şirketinin oynadığı rol kadar büyük olduğunu görüyor ve ekliyor “Google gözetleme çağının öncüsü kâşifi, işaretleyicisi, deneycisi, uygulayıcısı ve rol modelidir.” Zuboff’a göre, Google bu sıfatları arama motoru teknolojisini geliştirerek, arama bilgilerinden insanlara bir kimlik (profil) üreterek hak etmiş. ‘İnsanın ne aradığı, hangi zamanda, hangi gündemde aradığı, bilgiyi girme hızı, yazım denetlemesi, ses analizi ve başka aradıkları birleşince Google’ın elinde olağanüstü bir bilgi birikimi oldu’, diyor Zuboff ve ekliyor, ‘Başlangıçta bunlar kullanıcılara arama kolaylığı olarak yarar sağladı. Ama bir süre sonra, aramalar arttıkça kullanıcının da kimliği yani profili ortaya çıktı.’ Zuboff’a göre Google’ın ürün çeşitliliğine ulaşmasına arama bilgilerini biriktirip çözümlemek ve buradan sonuçlar çıkarmak neden olmuş. Çünkü ‘Aramanın öğrenmek için insanlara, insanların da öğrenmek için aramaya ihtiyacı vardı’, diyor Zuboff. Ona göre bu durumda kötü haber ‘bizim ürün olduğumuz’ değil, ‘bizim Google’a ham madde tedariği için kaynak’ olduğumuzdur.

Kaynakça

[1] 1984, George Orwell, Kelebek Yayınları, 1984

(2) George Orwell’in 1984’ü: Toplumsal Değerler ve Anti-Ütopya, Yrd. Doç. Dr. M. Başak Uysal, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 9, Bahar 2012, https://www.kafkas.edu.tr/dosyalar/sobedergi/file/009/10.pdf

(3) Demografi: Nüfus Meselelerine Sosyal Bir Bakış, Doç. Dr. Didem Danış Galatasaray Üniversitesi Sosyoloji Bölümü https://panel.kku.edu.tr/content/sosyoloji/demografya/bolumler/5.%20b%C3%B6l%C3%BCm.pdf

(4) Büyük Birader ve Gözetim Devleti, Hasret AK, Genç Hukukçular Hukuk Okumaları

(5) Türkiye’de Dijital Gözetim T.C. Kimlik Numarasından E-Kimlik Kartlarına Yurttaşın Sayısal Bedenlenişi, Selma Arslantaş-Toktaş, Mutlu Binark, Ergin Şafak Dikmen, Isık Barış Fidaner, Elif Küzeci, Alkım Özaygen, Yayinevi: Alternatif Bilişim Derneği, 2012, https://ekitap.alternatifbilisim.org/turkiyede-dijital-gozetim

(6) Gözetleme Kapitalizm Çağı, Shoshana Zuboff, Okuyan Us Yayınları, 2021

Önceki Simge: Yeni Şeyler Denemeli, Yeni Şeyler Söylemeli
Sonraki Yöneticilerden 2022’ye İlişkin Değerlendirmeler ve Öngörüler

Benzer Yazılar

Koray Özer - Seyir Defteri

Terim Türetme Süreci ve Bazı Düşünceler

Her doğan dil belli bir süre sonra onu konuşan toplulukların coğrafyasına, kültürüne bağlı olarak değişir lehçe ve ağız gibi alt kollara ayrılır. Türkçe Ana Altay dilinin bir koludur. Ana Altay

Koray Özer - Seyir Defteri

Veri-izm (Verikuramı, Dataizm)

Yazının Amacı “Dataizm” (*) terimini ilk kez gazeteci David Brooks, Şubat 2013’te, The New York Times gazetesindeki bir yazısında kullandı. Brooks, Pozivitist (olgucu) bir yaklaşımla, karmaşıklığın arttığı bir dünyada, verilere