Falanca Kişi – “Algoritma”

İlk okuldan beri, özellikle fen derslerimizdeki konu ve önemli öğretiler birer yabancı bilim adamı ya da araştırmacının ismi ile anılıyor, öğretiliyor ya da “Falanca Kişi”nin kuralı, buluşu, teoremi olarak tanıtılıyordu. Bu “Falanca Kişi ” her zaman bir Latince, Fransızca, İngilizce kökenli özel isimdi. İşte birkaç örnek:

Wilhelm Conrad RÖNTGEN (1890-1947): Alman fizikçisi, Evangelista TORRICELLI (1608 – 1647) İtalyan fizik ve matematik bilgini. HERTZ, Heinrich Rudolf (1857-1894): Alman fizik bilgin, POİNCARE, Jules Henri (1854-1912): Fransız matematikçisi ve bilim adamı, KELVIN, William Thomson (1824-1907): İngiliz bilim adamı, KEPLER, John (1571-1630): Alman astronomu, AMPERE, Andre Marie (1775-1836): Fransız bilim adamı, EİNSTEİN, Albert (1879-1955): Çağımızın en büyük teorik fizik bilgini. PYTHAGORAS (M.Ö.580-495): Antik Yunan matematikçisi ve düşünürü, MAXWELL. James Clerk (1831-1879): İskoç fizik bilgini, ARİSTOTELES (M.Ö. 384-322): Yunan Filozofu, FLEMING, Alexander (1881-1955): İngiliz bakteriyologu, ARCHİMEDES (M.Ö. 287-212): Helenistik dönem matematikçisi ve bilim adamı., PASTEUR, Louis (1822-1895): Fransız bilim adamı, FARADAY, Michael (1791-1867): İngiliz bilim adamı., MARCONI, Guglielmo Marchese (1874-1937): İtalyan bilim adamı, NEWTON. Sir Isaac (1642-1727): İngiliz bilim adamı ve böylece uzatıp gidiyor….

Özellikle, ortaokuldan başlayarak hiç “Falanca Kişi”nin bir Türk adı ile anılmayışı beni içten içe çok üzmeye başlamıştı… Bu yüzden, bizden öncekilere kızmaya ve kinlenmeye başlamam yoğunlaşıyordu. Niye “Falanca Kişi” bir Türk olamıyordu? Acaba, var da söylemiyorlar ya da sıra gelmiyor muydu? Yeni ders ve konular anlatıldıkça Öğretmenlerimin ağzına bakıyor, şimdi sıra bizimkine geldi, geliyor diyerek özlem çekiyordum…
Anlamaya başlamıştım ki, “Falanca Kişi”ler çalışma konularında yaratıcı ürün vermekle kalmıyor, kuramsal bilimin bir parçasını oluştururken, çevrelerini ve bilgi edinenleri yeni gelişmeler yaratmaya da itmekteydiler…

Görüyoruz ki, birçok bilim dalının gelişmesi önceki bilgi, deneyim ve öneri tuğlalarının üst üste konması ile oluşa geliyor…

Lise yıllarında da aynı sığlık ve bulmayışlık devam etti. Hatta bu beklediğini bulamama beni, Meşrutiyet ve sonrası dönemde sosyal ve toplum konularında aydınlatıcı ve çağdaş fikirler ileri süren yenilikçi edebiyatçılarımızla yakından ilgilenmeye sürükledi. Bu eğilimi kazanmamda; bilgili, ve ayrıntılı yorum içeren, etkileyici bir biçemde ders anlatan Lise Edebiyat Öğretmenim Rauf Mutluay’ın da katkısını yadsıyamam… “Yahya Kemal, Tevfik Fikret, Abdullah Hamit Tarhan, Namık Kemal, Rıza Tevfik Bölükbaşı, Halide Edip, Reşat Nuri….” sayılabilir… Ancak bu, “Tanzimat Dönemi” büyük şair ve edebiyatçıları, toplum önderleri, başarıları ile Türk toplumu için önemli idi ancak uluslararası dünya çapında tekrar edilen aşamaları vardı denemez! Ancak benim “Falanca Kişi” arayışım bilim dünyası ve derinlikleri içinde yayılıyordu…

Ankara Üniversitesi Matematik Bölümündeki hayatımda, yabancı “Falanca Kişi” sayısı bir hayli arttı ve zaman zaman aklımdaki soru işaretlerini canlandırmaya devam etti diyebilirim…

İlgilendiğim alanlarda batılı “Falanca Kişi”lerden başka övüneceğim bir Türk bilim adamı bulamama ezikliğinden olacak, çalışma hayatına yeni atıldığım günlerde, Uluslararası bilim dünyasındaki çalışmaları ile ismini duyurmuş bir matematikçi olan “Ordünaryüs Profesör Çahit Arf “in ODTÜ Fen Fakültesine ders vermek üzere geldiğini öğrendim. Çalışmalarını ve hayatını araştırdığım Arf, acaba bir “Falanca Kişi” miydi? Kendisini ziyaret etim; çeşitli bilimsel ve toplumsal görüşleri beni de mutlu etti…

Yıl 1960, T.C. Karayolları Genel Müdürlüğüne bir “computer ” getirileceği ve beni aradığım “Falanca Kişi”ye götüreceğini, rüyamda görsem inanmazdım…

Dünyada, bilgisayarlarının uygulama alanlarına ilk girişi 1955 Yıllarından sonrasına rastlar. O günlerde bilgisayara, uygulama programı geliştirmeye en yatkın dal, “Matematik” ve matematikçilerdir. Bilgisayarı “programlanabilir araca” dönüştüren, gerçekten “Bilgisayar Bilimlerini” oluşturan bilim adamlarından, araştırmacılardan çoğunun eğitimi matematiğe dayanır. Örneğin ünlü Bilgisayar Bilimcileri Von Nuemman, Dounald Ervin Knuth kökenlerinde matematikçidir. Matematik nasıl, hemen tüm mühendislik dallarının üreticisi ise, bilgisayar bilimleri için de aynı döngü tanımlanmıştır demek kanımca çok yanlış olmaz.

İngiliz matematikçisi ve bilgisayar bilimcisi Alan M. Turing’in de ispatladığı gibi, bilgisayarın en ayrıcalıklı özelliği, kuşkusuz donanımsal özelliklerini çoklukta algoritmik komut dizileri ile, özdevinli olarak yerine getirebilme olanağı bulunmasıdır. Bu kullanılabilirliği, sihirli yapılanma yapan “bilgisayar programı” adı verilen algoritmik tanımlama yöntemi ile sağlanır. İlk yıllardan beri bu işlevi uygulamada sağlayabilen kişi “Bilgisayar Programcısı” olarak adlandırılır. Bilgisayara dayalı uygulama problemlerinin çeşitlenmesi, büyümesi karmaşıklaşması programlama yöntemlerinin geliştirilmesi ile olanak kazanagelmektedir…

1837’lerde: Cambridge Üniversitesi’nde matematik profesörü olan Charles Babbage’in, yeterli basamaklı logaritmik ve trigonometrik hesabı yapabilmek için tasarladığı “Analitik Makine”, programlanabilir ilk mekanik bilgisayarı tasarımı olarak kabul edilir. “Analitik Makine” hiç tamamlanamamış ancak, 1940’larda ilk özdevinli programlanabilir, elektronik bilgisayarın geliştirilmesine öncülük etmiştir…

1843’lerde, Babbage’nin öğrencisi ve yardımcısı matematikçi bir annenin kızı olan Ada Lovelace, Babbage’nin ikinci bilgisayar tasarımı “Analitik Motor” un işleyişi üzerine geliştirdiği “Bernoulli Sayılarını” hesaplamak için algoritma”, ilk bilgisayar programı ve Ada Lovelace ilk “Bilgisayar Programcısı” olarak anılır.

1937-1950 yılları, Charles Babage’nin, “Programlanabilir Bilgisayar” hayalinin gerçekleşme başarımını sağlayan, Howard Aitken, Herman Hollerith, Alan Turing, Atanasof ve Berry, J.Mauchly, üniversite laboratuvarlarında  ağırlıklı olarak “Askeri Uygulamalar” için geliştirdiği, “Programlanabilir Bilgisayarların”,  Bilgisayar teknolojisinde devrimsel gelişmenin öncüleri olduğu söylenebilir…

Birinci kuşak bilgisayarların ana girdi/çıktı iletişimini sağlamada, 80/90 kolonluk “Delikli kart” ([1]) adı verilen özel kartondan yapılmış kartlar kullanılıyordu. Benim de ilk bilgisayarımın girdi/çıktı aracı, “delikli kart” kümeleri idi.     Bu yöntemin yaratıcısı Herman Hollerith geliştirdiği sıralama hesaplama, listeleme, birleştirme delikli kart makineleri, 1890 ABD Nüfus sayımı değerlendirmesi için kullanılarak, el ile on yılda değerlendirilemezken, bir yıl gibi kısa zamanda değerlendirilmesi “Delikli Kart Makinelerinin” muhasebe ve sayım işlemleri için, 1970’li yılların sonuna kadar kullanılmıştır.

1950-1970 yılları, ilk bilgisayarların üniversite ve büyük iş alanlarında güncel olarak kullanılmaya başladığı yıllar. Yığın veri, yığın ve karmaşık hesaplama içeren uygulama alanlarına getirdiği verimlilik, bilgisayarın teknoloji alt-yapısında da verim niteliğinde gelişmeler getirdi. “Tıransistör” teknolojisi, bu konuda bilgisayarı öne çıkaran aşama sayılabilir… Bu aşamada en önemli özellik, “ana-çatı” (main-frame) adı verilen bu dönemin bilgisayarlarının sipariş yolu ile satın alınması ya da kiralanması yöntemi uygulanmasıdır…

1960 yılı Ülkemiz bilgisayar teknolojisi kullanımının başlangıcı için önemli bir tarihtir.  Türkiye’nin ilk bilgisayarı 1959 Yılında IBM (International Business Machines) Şirketine sipariş edilmiş ve 1960 Yılı Ekim ayı sonunda (karşılayıcıları arasında bulunduğum bilgisayar) Ankara’ya Kara Yolları Genel Müdürlüğü’ne gelmiştir. Karayollarına gelen bilgisayarın iki temel alanda kullanılması öngörülmüş: biri muhasebe, maliyet, stok denetimi ve istatistikle ilgili konular, diğeri yol ve köprü mühendisliği proje uygulaması ile ilgili konulardır. Özellikle ikinci konuda, uygulama “Bilgisayar Programcısı” için matematik ağırlıklı konularda eğitim görmüş elemanlar öngörülmüştü. İlk aşamada sınavla seçilen adaylardan ilki bendim ve işte bu olay hayatımı değiştirecek olay olarak çalışma ve meslek hayatıma yön veren aşama oldu.

O yıllarda dünyada bilgisayar programlaması alanında kurumsal eğitim olanağı yoktu. Bilgisayar üretimi ve uygulaması alanında araştırma geliştirme yapan üniversite araştırmacıları deneysel çalışmalarında, üzerinde çalıştıkları bilgisayarda deney ve uygulama çalışması süreçleri için bilgisayar programı geliştiriyorlardı. “Meslek düzeyinde “Programcı” yetişme konusu satıcının şirketlerin deneyerek öğren programları içinde yetişiyordu. “Bilgisayar-Computer” hakkında hiçbir bilgim yoktu. İş alanında ve özellikle muhasebe işlemlerinde yaygın kullanılan “Facit” markası ile anılan el ile çevirmeli dört işlem makinesini lise yıllarının tatil dönemlerinde girdiğim çalışma alanında sıkça kullanmıştım. Bir de Ankara Fen Fakültesi ikinci sınıfta iken, Amerika’dan yeni dönen ve Fizik Bölümü öğretim üyesi Erdal İnönü,“Sürgülü Hesap Cetveli Kullanımı” adı ile bir ders açmıştı. Bu hesap aracını daha önce ilk okul sıralarında babamın elinde görmüştüm, hiç ilgimi çekmemişti… Erdal Beyin derslerine devam ederek “Sürgülü Hesap Cetveli” ile tanışmış ve dört işlem dışında kimi logaritmik ve trigonometrik hesaplamaları bu “Hesap Cetveli” ile yapmayı öğrenmiştim…

1960 Yılında, “bilgisayar” o kadar yeni ve genç bir konuydu ki, Ankara da iki gün boyunca dolaşmadığım kütüphane, mühendisler odası, Üniversite kalmadı fakat “bilgisayar” (o zamanlardaki adı ile “computer”) ve bilgisayar “programcısı” hakkında gerçeğe yakın da olsa, bir bilgi edinememiştim…

Öğrenebildiğim kadarı ile, usta/çırak eğitimi ve yaparak/deneyerek öğrenme bu alanda, en başta gelen öğrenme yolları olarak görünüyordu. Bilgisayar ve programlama konusunda ilk kuramsal bilgiyi, IBM Şirketinin Karayolları Genel Müdürlüğüne alınan 650 Veri İşleme Makinesinin, kurulumu ve ön eğitimi için IBM’ce özel yetiştirilen bay Gündüz Pamuk’tan aldım. Karayolları yönetimi özellikle mühendislik uygulamalarını geliştirmede ABD Washington DC Karayolları örgütünden bu konuda deneyimli Türkiye’deki uygulama danışmanı olarak, deneyimli Bilgisayar Programcısı ve Yol Mühendisi Uzmanı Mr. Paul Yeager getirmişti. İlk bilgisayar program geliştirme süreçleri eğitimimi ve sonra Fortran’a evrilen Fortaransit programlama dilini üç yıl birlikte çalıştığımız ve uygulama geliştirdiğimiz Mr. Yeager’dan öğrendim.  İlk gerçek uygulama projesi olan “En uygun ve En ekonomik yol-boyu Seçimi” Projesinin birinci aşaması olan “Yol Projesi Yolboyu Geometrisi” Programını adım adım Mr.Yeger ile birlikte gerçekleştirdik. Onun ders verir gibi anlatımları, yol gösterimi ve birlikte program geliştirme çalışmalarımız, bilgisayar programlama yöntemini ve bu mesleği sevmemdeki katkılarını her zaman anarım…

1967 Yılında İçinde Bilgisayar Merkezi’nin de yer aldığı ODTÜ “Elektronik Hesap Bilimleri Bölümü’ne geçtiğimde yeni Fortran Programlama Dersi alan Mühendislik Fakültesi öğrencilerine uygulama danışmanlığı yaparken bir yandan da Üniversitenin tüm bölümlerinde matematik ve istatistik ağırlıklı tez ve araştırma yapan öğretim üyelerine bilgisayar uygulaması desteği veriyordum. Anımsadığım projelerden biri “Keban Köylerinde Sosyoekonomik Yapı ve Yeniden Yerleşim Sorunları Araştırma Projesi“ gibi çok farklı konularda matematik/istatistik ağırlıklı program geliştirmek gibi geniş bir uygulama çalışması içine girdim. Bir yandan da Üniversitenin yönetsel ve öğrenci işlerinin bilgisayar uygulamalarını geliştirmek ya da destek vermek gibi problemlerle, programlama dersleri vermekle hem öğrenmek hem de öğretmekle uğraşırken beni, aradığım “falanca kişi” ye götürecek bir bakıma “mucize denebilecek” bir gelişme yaşadım…

1960 yılında, “Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Hükümetinin ABD’yi diğer devletlere tanıtmak, onları yakından tanımak, az gelişmiş ülkelere sosyal ve ekonomik kalkınmaları alanında nitelikli işgücü temin etmek” amaçları ile ülkelere gönderilecek “Barış Gönüllüleri (Peace Corps Volunteers)” adı altında bir program gerçekleştirmişti.

1962 Yılında ABD ile Türkiye arasında yapılan ikili anlaşma doğrultusunda, 1962-1971 Yılları arasında 1200 dolayında genç “Barış Gönüllüsü” ülkemize gelmiş ve kamu kuruluşlarının, çeşitli bölge, il, ilçe ve köylerinde eğitim, sağlık, toplum kalkınması, köy kalkınması gibi farklı programlarda görev yapmıştır ([2]). Bu program içinde genellikle eğitim kurumlarında görev alan “Barış Gönüllüleri”nden biri de, içinde görev aldığım, o günlerdeki adı ile “ODTÜ- Elektronik Hesap  Bilimleri Bölümü”ne gelmişti…..

Tam adını hatırlayamadığım bizim Barış Gönüllüsü “Devid…” 22-23 yaşlarında ABD’de Bilgisayar Bilimleri okumuş, Yüksek Lisans çalışması yapmakta olan araştırmacı bir delikanlı idi…   Çalışma konusu “Methodology of Programming” gibi bir konu idi ve elinden düşmeyen bir kitap vardı: Elindeki kitabın adı: “Art of the Computer Programming” (1969), Yazarı: Dounald Ervin Knuth, incelemek üzere ödünç aldım kitabı ([3])Kitabının birinci bölümünün: “BASİC CONCEPTS”: başlığının altında:

1.1: ALGORITHMS: alt başlıklı bölümünde, Knuth, diyor ki;

“The notation of an algorithm is basic to all of computer programming, so we should begin with a careful analysis of this concept. The word “algorithm” itself quite interesting; at the first glance it may look as thought someone  intended to write “Logarithm” but jumpted-up the first four letters. The Word did not appear in Webster’s New Word Dictionary as late as 1957;  We find only the old form “algorism” with it is ancient meaning i.e., the process of doing aritmetic using Arabic numerials… Finally, historians of mathematics found the true origine of the Word Algorism: it come from the name of a famous Arabic text book auther, Abu Ja’far Muhammed ibn Musa al-Khowarizmi (c.825)- literally, “father of Ja’far,Mohammed, son of Moses, native of Khowarizm” Khowarizm” is today the small Soviet city of Khiva. Al-Khowarizm, wrote the celebrated book Kitab al jabr w’al-muqabala (“Rules of retoration and reduction”); another Word, “algebra”, stems the title of his book, although the book wasn’t eally very algebraic…”

“Bilgisayar Bilimlerinin” temel kurucularından olan Knuth’un söz konusu kitabında yer alan; “… an algorithm (algorism) is basic to all of computer  programming” tanımlaması; bilgisayar bilimcisi, bilgisayar program-cısı için önemli bir kuram tanıtılıyordu! Yine, Knuth’un “Ancak, kendi disiplinim adına oy verme şansım olsaydı, buna “Algoritmics” adını vermeyi seçerdim. ([4])    Değerlendirmesi ile; okuduğum cümlelerde yer alan üç konu özellikle dikkatimi çekti:

1- “İbn Musa al-Khowarizmi”,

2- “Algorism”:

3- “City of Khiva”

Araştırdım – Bulguladım – Çıkarımladım:

1- “İbn Musa al-Khowarizmi”:

* Eric.Temple Bell,1954: The “Development of Mathematics”, McGraw Hill,N.Y. Kitabında:  “Al-Khowarizmi -Harzemli“ hakkında şöyle yazıyor:

“… cebri 19. Yüzyılda bugünkü yapısına götüren yolda, en önemli dönem, ünlü yorumcu ve üstün değerde denebilecek bir anlatım sanatı ile gelişimini sağlayan Al-Khowarizmi dönemidir. …Ona büyük matematikçi adı verilmekle beraber, eğer bütün çalışmaları birlikte değerlendirilse ona çağının en büyük matematikçisi denecektir…”

* H.Evens, 1969:  Introduction to History of Mathematics, Holt Ri- nehart and Wiston Inc. New York., kitabında;

“… Al-, Memun eğemenliği altındaki topraklarda yaşayan tanınmış bilim adamlarını sarayına davet ediyordu. Bunlardan en ünlüsü, Muhammed İbn Musa Al-Howarizmi (Khwarezm), yani Harzemli, Musa oğlu Muhammed’ dir.    Cebir ve Hint sayıları üzerine yazdığı kitapları 12.  Yüzyılda Latince’ye çevrilmiş ve bu konuda tüm Avrupa’yı etkilemiştir…”

* https://www.britannica.com bağlantısında:

“…el-Khwārizmī, tam anlamıyla Muhammed ibn Mūsā al-Khwārizmī, (d. 780- 850 dolaylarında öldü), Müslüman matematikçi ve astronom olup, başlıca eserleri Hindu-Arap rakamlarını ve cebir kavramlarını Avrupa matematiğine getirmesidir. Adının ve en ünlü kitap adının Latince çevirileri algoritma ve cebir terimlerinde yaşıyor…

2- “Algorism”: 10. Yüzyılda al-Harezmi’nin Arap Sayılarının tanıtımı ve kullanımı hakkında yazdığı kitap Latince’ye “Algoritmi de numero Indorum” adı ile çevriliyor… “Algorism” Arap rakamlarını kullanarak aritmetik yapma süreci ile anılıyor ve bu işlemleri yapabilen kişiye “algorist” adı veriliyor. Yazarın gerçek adı yerine Arapça sanı ile “Al-Harezmi- Al-Harzemi ya da El-Harizmi” ([5]) Latinceye dönüştürülürken, Latince’de “H” sesi olmadığından Al-Khwarizmi Latince kökenli dillerde: Al-Khuwarizmi, Al-Khorezmi ya da Algaurizmi ve Algoritmi adlarına dönüşüyor.

Knuth’un “Bana sorsalardı “Bilgisayar Bilimleri” yerine “Algoritma Bilimi” derdim” dediği “Algoritma” ve karşılığını “1957-Webster’s New Word Dictionary’ de bulamadığı “algoritma” terimini, benim de, 1960- Red House” ansiklopedisinde “computer” sözcüğünü bulamadığım gibi. Bu yıllarda sözünü ettiğim “Bizim IBM 650 Bilgisayarı için, uygulama programı geliştirme” çalışmalarımızda Mr. Yeager:” … şimdi, bu problem için “algorithim” hazırlayalım”. Çalışmalarımızda bu terimin ne anlama geldiğini sezinlemeye başladığımı anımsıyorum… Bilgisayarın işleyişine yetkin, mantıksal sorgulayıcı çalışma yapısı hoşuma gitmişti. Hatta, her program girdi kümesi denetimi için uyarlanabilecek genel bir algoritma geliştirmiştim…

İşte, bilgi sahibi olamaya başladığım “algoritma”, içeriği ve yapılanma sürecinin uygulamasını tasarlayan ve geliştirip cebir problemlerinin çözüm tanıtımı için kullanan ilk kişinin “ Doğum yeri nedeni ile; çalışmalarını sürdürdüğü, Abbasi İslam Devletinin (749-1258) bilimsel çalışma ve üretimde en parlak dönemi olan, batılıların “The Islamic Golden Age” adını verdiği dönemde,  Doğum yeri   Harzem (Harezm)’den Bağdat “Dar-ül Hikme” araştırma merkezine gelen; Musa Oğlu Muhammet’e  Arap arkadaşları  Al-Harezmi sanını takmış ve “Al-Harezmi“ Türkçe söylersek: Harzemli ([6]) takma  adı olurken,  kimi İngilizce kaynaklarda adı: “the Khwaizmian- Al-Howarizmi” olarak söz edilir olmuş ve bu isimle ün kazanmış…

Yirminci yüz yıla kadar, “On tabanlı sayılarla aritmetik”, “denklem kurma yolu ile cebirsel aritmetik”, “doğruluğunu ispat yöntemi”, “çözüm yöntemi tanımı” gibi kuramsal çözümleme yaklaşımları için kullanılan “algoritmik çözümleme ya da “algorizm matematiksel çözümü” gerçek içeriğini, bir yandan matematikçiler, diğer yandan ağırlıkla bilgisayar bilimcileri ortaya koymuşlardır. Özellikle, yöntemin adı: 9. Yüzyılda Harzemli’nin “Cebir Kitabı”ndaki uygulamaları ile ortaya çıkmış, yaşadığı ortamdaki adı “Al-Harezmi” Latince kaynaklardan esinlenilerek yöntem: İngilizce dilinde “augrym”, “augrim” “algorisme”, “algorithm” adı ve Fransızca dilinde “algoritmê” sözcüğü ve Türkçe dilinde “algoritma” sözcüğü ile tanıtılmış. Ancak Bilim Tarihimizde “Harzemi” hakkında Türkçe ilk eser veren Prof. Hamit Dilgan ([7])  Al-Harezmi yerine “Harzemli” ve Fatin Gökmen ([8]) önerisi ile Algorithme’ yerine “El-Harzemiyyet = Harzemli Yolu” denmesi öngörülmüştür…

Böylece, Knuth’un “The Notion of an algorithm is basic to all of computer programming” dediği anlam, Harzemli Yolu’nun bilgisayar programlama yöntemi ile ne kadar bağımlı ve özdeş olduğunun ispatına yeterlidir. Bugün de bir matematik terimi ve özellikle bilgisayar bilimleri terimi olduğu kadar, Algoritma, belirli bir soruna doğru cevabı sağlayan tanıma adım adım ulaşarak en iyiye ya da beklentiye ulaşma yolunu bulma, bulgulama ve irdeleme yöntemi olarak hayatın her kesiminde kullanılmaya başlanan genel bir çözümleme yöntemi olarak genişlemektedir.

Yalın bir değerlendirme ile: Algoritmik problem çözümünün kurucusu El-Harezmi (Al-Khowarizmi): M.S. 830 Yılında Bağdat Okulu diye adlandırılan araştırma Merkezi-Dar-Ül Hikme’de yazdığı “Kitab-ül Muhtasar Fi Hisap al-Jabr wa’l Muqabala” isimli kitabı ile, “Cebir” adı verilen denklem kurma yolu ile problem çözümleme alt bilim dalının kurucusudur. Harzemli, bu kitabında denklem kurma yolu ile problem çözümünü anlatırken “kendine özgü- adım adım işlem yürütümlü” özgün bir yöntem kullanmıştır.

Örneğin, bir Problem: “Aynı türden bir kare ve kök eşittir otuz dokuz dirhem olsun.” Günümüz dili ile: X2+10X = 39 denkleminin Çözüm yolu şöyledir. Cebir kitabından işlem adımlarının tanımı:

Kökün katsayısının yarısını bul; Kendisi ile çarp, 10/2=5*5) çarpım, yirmi beş eder. Bunu sayıyı ekle (39+25) toplam altmış dört olur. Şimdi bunun karekökünü al; sekizdir. Ve Ondan kökün yarısını çıkart; (8-10/2=); kalan 3 olur. Aranan karenin kökü 3 dür.  Adım adım çözüm yöntemi tanımının adı ise “Algoritmik Çözüm = Algoritma’dır.

3- “City of Khiva” ve “Harezm Şehri”: “Harezm”- ya da Türkçe deyişle “Harzem”; Ceyhun Nehri’nin (Amu Derya) Aral Gölü’ne döküldüğü alanın her iki yanında yer alan tarihsel bölgenin ve merkezinde yer alan, kentin adı dir. Harzem bölgesi, 8 ve 14. Yüzyıllar arasında batıda Oğuz Türklerinin ülkesi, güneyde Horasan, doğuda Maverünnehir, kuzeyde yine Türk topraklarıyla çevrili bir ülke olarak tanıtır. Günümüzde Harezm bölge toprakları İran, Türkmenistan, Özbekistan ve Tacikistan sınırları içinde kalır. 10. Yüzyılda, Harzem kentinin yer aldığı Amu Derya nehrinin deltasının sularının çekilmesi nedeni ile, şehir ve bölge çölleşmeye yüz tutmuş ve nehrin daha güneyine, Harzem kentinin taşınması ile, yeniden bir şehir: Khiva (Hiva) kenti kurulmuştur. Kale duvarları ile çevrili şehrin kapılarından birinde “Harzemli-Al-Khowarizmi’nin büyük heykeli bulunmaktadır. Kesinlikle söylenebilir ki; Harzemli’nin doğum yeri “Harzem kentidir. ([9])

Saptadığımız bu üç bulgu ile, doğum yeri, “Yedi Düelde ([10])” dünya bilim tarihine adını yazdıran, buluşu olan “algoritmik çözümleme” ile dünyanın çağ değiştirmesine neden olan “Bilgisayar ve kapsamının” gelişimine, neden olan Türkçe ismi ile, bizim gibi Türk-Oğuz ellerinden gelen “HARZEMLİ” nin benim için anacağım ve tanıtacağım bir “Falanca Kişi” olabileceğini bulgulamış oldum…

Bilmem tüm bilgisayar bilimcisi dostlarım benim “Falanca Kişi” m anısına “Algoritma” yerine/ ya da birlikte “Harzemli Yolu” adlandırmasını kullanmayı ve öğretmeyi ön görürler mi? ([11])

 

[1] Delikli Kart: Üzerindeki düşey kolonlarda yer alan sayısal ve alfabetik  kodlanmış  deliklerle veriyi tanımlayan 7 3/8″ x 3 1/4″ boyutlarında, üzerinde 80 kolon ve her kolonda 12 delik konumu bulunan özel karton dan yapılmış kart. Ayrıca 90 ya da 96 kolonluk delikli kart standartları da kullanılmıştır.

[2] Türk Milli Eğitim Sisteminde Barış Gönüllüleri ve Faaliyeleri, M.Gündüz, Yakın Dönem Türkiye Araştırma-ları,Yıl:2018/2,Cilt:17,Sayı:34,Sf.311-336

[3]   Donald E.Knuth, The Art Of Computer Programming, Volume-1/The Fndamental Algorithms, Addison Wesly Pub. Co. 1969, Series in Computer Science and Information Processing.

[4]However, if I had a chance to vote for he name of my own disipline, I would choose to call it Algorithmics.” Algorithmics in Modern Mathematics and Computer Science by Donaid E.Knuth, C.S. Dept. Stanford Univ.

[5]  Doğum yeri Harzem olan Musa Oğlu Muhammed (Mehmed)’e Bağdat Araştırma Merkezi Arap arkadaşları Ona “Takma ad-Lakap, olarak Al-Harezmi takma adını verdiğinden Arapça kaynaklarda Al- Harezmi olarak anılagelmiştir. Türkçede Konyali Ali, Bolulu Mustafa gibi

[6] Al-Harezmi takma eki Arapça’da Türkçe karşılığında “oralı anlamını taşır. Türkçe’de Ankara’lı, Konya’lı takma adı karşılığı olan Al-Harezmi tanımı Harzem kentinden olan anlamını taşımaktadır. Kahramanımız Harzem doğumlu Musa oğlu Muhammed (Mehmet) takma sanı bilim tarihinde, Al-Harezmi, Al-Khowarizmi adı ile tanınmıştır.

[7] Prof.Hamit Dilgan, “Muhammed İbni Musa El Harezmi” (1957)

[8] M.Fatin Gökmen, Fatin Hoca (d. 1877-1955), Türk astronom. Kandilli Gözlemevi’nin kurucusu ve ilk müdürü

[9] Harezm (Arapça: خوارزم / Khwārizm, Özbekçe: Xorazm, Farsça: خوارزم / Khwārazm), Ceyhun Nehri’nin (Amu Derya) Aral Gölü’ne döküldüğü yerin her iki yanında yer alan tarihsel bölgedir. “Harezm” kelimesi, tarihî süreç içerisinde merkez şehrin ismi, bir kavim ismi olarak da kullanılmış; Günümüzde Harezm toprakları İran, Türkmenistan, Özbekistan ve Tacikistan sınırları içinde kalmıştır. Bugün, Hiva şehri Özbekistanın Harzen İlinine bağlı Ürgenç kentinin güneyinde yer almakta, “Her yıl “Harzemli” şenliklerine ev sahipliği yapmaktadır.

[10] Yedi düvel deyiminin anlamı: Halk deyimi: Bütün devletler, herkes, bütün dünya anlamı taşır.

[11] N.K. Kılan, (1978) “Bilgisayar Bilimlerinin Doğuşu” Bilişim Dergisinin sayı 76 ve 78
N.K.Kılan, (1990) Bilgisayar Programlamasının Kökeni, Bildiri, TBD 8. Ulusal Bilişim Kutultayı, Ankara
Kılan N.K., (1992) Contribution of Al-Khowarizmi to Computer Science, 5th Kharazmi Science Festival
N.K.Kılan (2001) “Programlama Yöntembiliminin Tarihçesi” Bilişim

Önceki Bilişimde Özenli Türkçe: Türkçeleri Varken Gereksiz Yere Kullanılan Sözcükler ve “Keşke Böyle Yazmasalardı” Diye Düşündüren İngilizce Kullanımlar, Emeritüs Prof. Dr. Tuncer Ören, TBD Yayın Kurulu Üyesi
Sonraki Gündem: Yapay zekânın siber güvenliğe etkisi ve nitelikli insan kaynağı yetiştirilmesi

Benzer Yazılar

Kaya KILAN

YAZILIM UÇAK DÜŞÜRÜR MÜ?

N. Kaya KILAN                                                      

Bilişim Sektörü Yazarlar Köşesi

Arkadaşım “Ziya Aktaş” – N. Kaya Kılan

N. Kaya KILAN(1) TBD 71 Sıra Numaralı Üyesi Yıl 1963 ben, Türkiye’nin ilk bilgisayarının kurulduğu Karayolları Genel Müdürlüğü, Bilgi İşlem Merkezinde “Mühendislik Gurubu Programlama Şefiyim” Bir sonbahar günü odama: ODTÜ