Simge: Yeni Şeyler Denemeli, Yeni Şeyler Söylemeli
Etkisinde kaldığımız, zaman zaman da iş yaparken ya da yap(a)mazken sığındığımız deyimlerimiz vardır. Bu deyimlerden “Eski köye yeni âdet getirmek” de değişime olan direncin simgesi olarak karşımıza çıkmıştır. Aynı girdilerle farklı çıktılar, sonuçlar elde edilemeyeceğini Albert Einstein’ın şu sözü ne güzel özetlemiş: “Aptallığın en büyük kanıtı, aynı şeyi defalarca yapıp farklı bir sonuç almayı ummaktır.”
14 Mart 2020 günü www.ilkertabak.com.tr adresindeki sayfamda yayımladığım yazım bu paragraf ile başlıyor. Yazıya esas olan görüşümü, bütün dünyayı kasıp kavuran, bizleri evlerimize kapatan, çok sayıda insanın yaşamını alt üst eden Korona Virüs belası henüz ortada yokken, 27 Kasım 2019’da toplanan TOBB Türkiye Yazılım Meclisi’nde dile getirmiştim. Yeniden gündeme getirmemim nedeni ise, başımıza bela olan Korona Virüs ile başlayan yeni dünya düzeninde öngörülenden çok önce hızla yaygınlaşan “uzaktan”, “çevrimiçi”, “sanal” ya da “video konferans” gibi adlarla andığımız, “cam cama” yaşam ve bunun getirdiği sorunlardan biri: NİTELİKLİ YAZILIM UZMANI EKSİKLİĞİ.
Herkesin işe gitmek zorunda kaldığı, teşvik ve desteklerden yararlanmak için Teknoloji Geliştirme Bölgeleri’ndeki şirketlere giriş çıkışlarda yoklamaların alındığı ESKİ çalışma düzeninden; evden, tatilden, internet erişiminin bulunduğu her yerden çalışma olanağının -yasal düzenlemelerle de kısmen desteklenerek- sağlandığı YENİ çalışma düzenine geçilmesi başlangıçta firmalardaki azalan maliyetler açısından olumlu karşılanmıştı. Ancak, bu çalışma yöntemi, Türk Lirası’nın döviz karşısındaki değer kaybı ile nitelikli bilişimcilerin, özellikle yazılımcıların vize almak, ailelerinden uzaklaşmak gibi temel sorunları yaşamadan, bulundukları yerden yurt dışındaki firmalarla çalışmaya başlamalarına neden olmuştur.
Eğitimin de uzaktan verilmesiyle yaşanan nitelik kaybı ülkemiz bilişim sektöründe uzman açığının artmasına ve nitelikli personel maliyetlerinin yükselmesine neden olmuştur. Beyin göçü “sanal” olarak başlamıştır. Bu yola girenleri suçlamamak gerekir. Zorlu koşullarda kazandıkları niteliklerin hakkını serbest piyasa koşullarında aradıklarını görmek yanlış olmaz. Ne yapmak gerekiyor? Nasıl önlemler alınmalı ki bu beyin göçü tersine dönsün, bu nitelikli uzmanlara hak ettikleri değeri verebilelim? Bu yaklaşımın yalnızca maddi koşullarla ilgisi olmadığı da ortadadır. Kasım 2019’da bu konuda yapmış olduğum önerilerin bugün bir kez daha önem kazandığını görüyorum. O gün neler önermiştim; verileri güncelleyerek bir daha bakalım…
Yirminci yüzyılın son yıllarında çıkması için çok çabaladığımız ve 2001 yılında yürürlüğe girdiğinde bilişim sektörü olarak olumlu karşıladığımız 4691 Sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile ülkemizin bilişimle kalkınmasında önemli bir adım atılmış oldu. Araştırmacılar ve geliştiriciler, ArGe yapanlar üniversitelerin yanı başında vergi bağışıklığı (muafiyeti) başta olmak üzere birçok teşvikten yararlanarak atılımlarını sürdürmeye başladılar. Sayıları giderek artan teknopark ya da teknokent olarak da adlandırılan bu bölgelerdeki yüksek kiralar ve/ya da yer bulunamaması gibi nedenlerle başta yazılım üreticileri olmak üzere birçok firma bölge dışında kalıp bu teşviklerden yararlanamaz oldu.
Kaynak: Wikipedia (https://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye%27deki_teknokentler_listesi Ocak 2022)
Türkiye Bilişim Derneği (TBD) olarak Şubat 2015’te, o yıl yapılacak milletvekili seçimleri öncesinde “Bilişim Sektörü için Siyasi Partilerden Beklentiler Raporu”nu yayımladık ve kamuoyuyla paylaştık (www.tbd.org.tr). Bu raporumuzda yer alan bir önerimiz de tüm Türkiye’yi “Teknopark” ilan ederek özellikle yazılım ve bilişim alanındaki teşviklerin ve vergi bağışıklıklarının (muafiyetlerin) yerden ve mekândan bağımsız olarak sağlanması isteğimiz oldu. KOSGEB ve TÜBİTAK desteklerinin yanı sıra, 2008 yılında yürürlüğe giren 5746 sayılı “Araştırma, Geliştirme ve Tasarım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun”da 2016 yılında yapılan iyileştirmelerle isteğimizin kısmen karşılandığını gördük. En az 15 tam zamanlı uzman çalıştıran işletmeler diğer koşulları da sağlıyorsa ArGe Merkezi, en az 10 tam zamanlı uzman çalıştıran işletmeler de Tasarım Merkezi olabilmekteler.
(https://agtm.sanayi.gov.tr/Agm/KanunVeYonetmelik)
Görüldüğü üzere bu yaklaşımlar firmalara / işletmelere teşvik verme esasına göredir. Belli bir yerde, mekânda ve belli sayıda çalışanınız varsa bu teşviklerden yararlanabiliyorsunuz.
Yurt dışına Göç Edenler 324 330 bin kişiye ulaştı
TÜİK verilerine göre 2017 yılında yaklaşık 254 bin, 2018 yılında da yaklaşık 324 bin kişinin (2019’da 330 bin kişinin) yaşamak için yurtdışına gittiği görülmektedir (www.tuik.gov.tr). İçinde bilişimcilerin de olduğu bu dışarıya göç dalgası bilişim sektöründeki nitelikli uzman açığının nedenlerinden biri olmuştur. TÜBİSAD’ın verilerine göre 2018 yılında ülkemizde yaklaşık 140 bin (2020’de 158 bin) yazılımcı bulunmaktadır (www.tubisad.org.tr). Bu sayı Almanya ve İngiltere’de yaklaşık 850 bin, Fransa’da 500 bin, Rusya’da 400 bin, Polonya’da 250 bin, Ukrayna’da ise 200 bin civarındadır. Sanayi ve Teknoloji Stratejisi raporunda da belirttiği üzere sayısal dönüşüm için gereken yazılım geliştirme yetenek kapasitesinin Türkiye’de 2023 yılına kadar 500 bin kişiyi geçmesi hedeflenmektedir (www.sanayi.gov.tr). Bilgisayar Mühendisleri Odası (BMO) “Bilgisayar Mühendisliği Lisans Eğitimi Durum Saptama Raporu”nda da yer alan ÖSYM’nin 2019 yılı verilerine göre bilgisayar mühendisliği ve ilgili alanlara 13092 (2021 yılında 15981) kontenjan ile öğrenci alımı yapılmaktadır (www.bmo.org.tr). Çoğu yazılımcı olan çok sayıdaki nitelikli işgücünün ülkemize dönmesi ve mevcutların da gitmemesi için aynı şeyleri yapmamak gerektiği ortadadır.
Aralık 2019’da Çin’de ortaya çıkıp dünyayı saran yeni tip Corona Virüs (COVID-19) salgının etkilerinin artması üzerine hükümetimizin aldığı önlemlerin başında yurt dışı gezilerin kısıtlanması, spor karşılaşmalarının seyircisiz oynanması, okulların tatil edilmesi ve zorunlu olmadıkça evden çıkılmaması gelmektedir (bugünlerde bu önlemler gevşetilmiş, hatta kaldırılmıştır). Bunun üzerine bazı küresel teknoloji firmalarının da yaptığı gibi bilişim firmalarımızın bir kısmı da çalışanlarına işe gitmeden, evden çalışması konusunda serbestlik getirmiştir.
Bilişimde Bireysel Teşvik ile Kalkınabiliriz
2019 yılı Kasım ayındaki TOBB Türkiye Yazılım Meclisinde de gündeme getirdiğim bilişim sektöründe çalışan firmalara verilen teşviklerin teknoparklar, ar-ge ve tasarım merkezleri gibi mekâna bağlı çalışma ortamları ile kısıtlı olmadan, firmaların gerçek gücünü ve sermayesini oluşturan nitelikli insangücüne, firmalardan bağımsız olarak verilmesi değerlendirilmelidir. Ülkemizde yurt dışından transfer edilen futbolculardan 31 Ekim 2019 tarihine kadar yalnızca %15 stopaj vergisi alındığını da düşünürsek (bu tarihten sonra artırıldı[1]) şu soru aklımıza gelmektedir: Ayaklar, başlardan yani akıldan daha mı değerlidir?
Ne demiş büyük ilim ve din bilgini Hazreti Mevlâna;
Yeni Şeyler Söylemek Lâzım
Düne ait ne varsa söylenmiş ya da söylenememiş,
Bıraktım hepsini orada…
Çünkü şimdi yeni şeyler söylemek lâzım
Her gün bir yerden göçmek
Ne iyi
Her gün bir yere
Konmak ne güzel
Bulanmadan, donmadan
Akmak ne hoş
Dünle beraber
Gitti cancağızım
Ne kadar söz varsa
Düne ait
Şimdi yeni şeyler
Söylemek lazım
Sonuç olarak, gerek sağlık önlemlerinin zorlamasıyla, gerekse küçük ve bağımsız grupların, Z kuşağı başta olmak üzere bireylerin tercih ettiği, zaman ve mekândan bağımsız yeni iş yapma biçimlerinin yaygınlaşmasıyla, özellikle yazılım alanında çalışan kişi ve işletmelere, eski köye yeni âdet getirerek teknoloji geliştirme bölgelerinde yer alma zorunluğu olmadan (salgın nedeniyle %50 uzaktan çalışma olanağı verildi[2]); ArGe ya da Tasarım Merkezi olmadan da vergi bağışıklıları (muafiyetleri) ve sigorta primi (SGK) destekleri uygulanabilmelidir. Bu durumda yurt dışına giden nitelikli akıl gücümüzün de yurda dönmesi sağlanabilir, başarılı projelerin katma değeri ülkemizde kalır. Ayrıca üniversite sınavında bilgisayar mühendisliği, yazılım mühendisliği, bilişim sistemleri mühendisliği gibi bölümlere yapılacak tercihler de 300 binlerden 40 – 50 binlere gelebilir (BMO önerisi 120 bin). Bu da özlenen nitelik artışını beraberinde getirebilir. 4 Ocak 2022, Ankara
[1] Futbolda 27 Mayıs 2020 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 311 sayılı Gelir Vergisi Tebliği ile yapılan düzenlemeler futbolda vergilendirme oranını Avrupa seviyelerine taşıdı. Bu düzenlemeye göre vergi oranları yüzde 15’ten, yüzde 40’a çıktı. Bir milat olarak nitelendirilen bu düzenlemeye göre; 1 Kasım 2019’dan sonra sözleşme imzalayan futbolcular, yeni düzenlemeye göre vergi mükellefi olacak. Yıllık kazancı 600 bin TL’yi geçen profesyonel futbolcuların prim, maç başı ücret vb. kazançları da bu düzenlemenin kapsamında. Yeni düzenlemeyle getirilen yüzde 40’lık vergi yükümlülüğünün brüt ücret üzerinden yüzde 20’sini kulüp, yüzde 20’sini ise futbolcunun ödemesi öngörülüyor. (Kaynak: NTV Spor 01.07.2021)
[2] 25.12.2021 tarihinde yayımlanan Resmî Gazetede yer alan 7346 Sayılı “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 20. ve 28. Maddesi” ile birlikte 7263 Sayılı Kanun kapsamındaki “Uzaktan Çalışma” uygulamasına ilişkin tereddütler giderilmiştir. Ar-Ge / Tasarım Merkezleri ile Teknopark firmalarında çalışan personeller toplam çalışma süresinin %50’sini doğrudan uzaktan çalışabilecek. Bu %50 Uzaktan Çalışmanın uygulanabilmesi için ilgili personelin bölgeye gelme zorunluluğu olmayacaktır.
Bs. Müh., İ. İlker Tabak
TBK Bilişim Sistemleri AŞ, Kurucu